Bir hadis-i şerifte mealen şöyle geçmektedir: "Kendi kadrini bilip de o ölçüde duraklayan (o ölçüyü aşmayan) adama Allâh rahmet eylesin."
Allâh bizleri bu hadis-i şerife göre amel edenlerden eylesin.
Bu hadisten anlaşılır ki örneğin kişi ilimdeki seviyesinin ne olduğunu bilip de ona göre davranırsa yani fetva vermeye ehil olmadığı halde fetva vermekten kaçınırsa ve ilim ehlinin ağzından duymadığı hususları bilmediği için, söylemekten kaçınırsa bu davranışıyla Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) dua etmiş olduğu kişiler arasında yer alır.
Birilerinden ilim alınacaksa gerçek alimlerden veya gerçek alimlerden öğrenmiş insanlardan alınmalıdır. Bir hadis-i şerifte mealen geçer ki: "Alimler Peygamberlerin mirasçılarıdır."
Yani Peygamberler miras olarak ilmi geride bırakmışlardır, başka şeyi (mal-mülkü) değil. İlim hususunda ise alimler büyük pay sahibidirler.
Ünlü olan hadis hafızı Hatîb el-Bağdadî der ki: "İlim ancak alimlerin ağızlarından alınır."
Alimlerden ilim almaya önem göstermeyip de kitapları kendi başına mütalaa etmekle (dikkatlice okumakla) uğraşan kişi, yanlış bir gidişattan gitmektedir. İlim öğrenmenin üslubu bu değildir. İlim öğrenmenin sağlam olan yolu, ilmi ehlinden almakladır. İlim, hocanın kitaptan okumasını dinleyerek veya hocanın huzurunda oturup kitabı bizzat ona okuyup ondan gerekli açıklamaları almakla öğrenilir. Sahabe zamanından bu yana kadar ilmi uslünce öğrenenler, böyle öğrenmişlerdir.
İlmi kitaplardan almak konusunda bazı alimlerin açıklamalarına gelince, hanefilerden olan şeyh AbdulĞaniyy en-Nablusi der ki: "Sanma ki kitaplarla (hocanın huzurunda oturmadan kendi başına kitapları okuyarak) bizim gibi olursun, tavuğun kanadı vardır ama uçmaz."
Ünlü müfessir Ebu Hayyân el-Endelusî der ki: "Toy olan kişi sanar ki kitaplar doğru yola iletir, oysaki haberi yok ki kitaplarda öyle derin şeyler var ki anlayışı olan kişinin aklını hayrette bırakır. Eğer ilmi hocasız alırsan, doğru olan yoldan saparsın."
Bir başka alim de der ki: "İlmi kitaplardan alanın misali, geceleyin odun toplayana benzer. Böylesi bilemez ki eline odun mu yoksa yılan mı aldı."
Hadis hafızı Hatîb el-Bağdâdî der ki: "İlmi alimlerin ağızlarından almayan kimse fakih (fıkıh alimi) olarak adlandırılamaz, hadisi muhaddislerden almayan kimse muhaddis (Hadis alimi) olarak adlandırılamaz ve Kur'an'ı okuyucudan almayan kişi de (Kur'an'ı okumayı bilen hocadan almayıp da onu kendi kendine okuyan kişi) kâri (okuyucu) olarak adlandırılamaz."
Dünyevi ilimlere gelince öyle insanlar vardır ki doktor olmak veya mühendis olmak için, işi iyi bilen ihtisas sahibi insanlardan ders almak için yurt dışına bile giderler. Din ilimine gelince ona bu kadar önem göstermezler. Oysaki Din ilmine verilmesi gereken önem önceliklidir, ilk sırada gelir. Çünkü cennete girmek için inancın sağlam olması gerekir. İnancı bozulup da bu halde ölen kimse, İslâm dairesinden çıkmış halde öldüğü için cennete kesinlikle giremez. İnancın bozulmaması için (Dinden çıkmamak için) akait (inancın temelleri) ile alakalı hususları ve üç kısım olmak üzere Dinden çıkaran küfürlerden sakınmak lazımdır. İnançla alakalı küfürlerden, fiil (eylem) ile alakalı küfürlerden ve sözler ile alakalı küfürlerden olmak üzere küfrün bütün çeşitlerinden sakınmak lazımdır. Kişi ilmi, ilim ehlinden öğrenmezse bu tür küfürleri nereden bilsin?
Alim olan sahabilerden birisinin ilme verdiği önem hakkında bir misal vermek isterim ki onu örnek alalım. Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî (radıyallâhu anhu) birinden bir hadis-i şerif duymuştu. Ancak ona bu hadisi duyuran kişi, Peygamber Efendimizden (sallallâhu aleyhi ve sellem) doğrudan duyan kişi değildi, Peygamber Efendimizden duymuş kişiden duyan başka bir kişiydi. Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî ise emin olmak için o hadis-i şerifi Peygamber Efendimizden doğrudan bizzat duymuş olan Abdullâh ibnu Uneys adlı sahabinin bulunduğu şehre gitmeye karar verdi.
Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî o sıra Medine-i Münevverede idi, Abdullâh ibnu Uneys ise Mısırda ikamet ediyordu. Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî Medineden kalkıp Mısıra doğru yola koyuldu ve oraya varıncaya kadar bir ay sürdü, yani bir ay boyunca yol kat etti, niçin? İlmi kimden aldığına değer vermesi ve dikkatli olması icabı olarak Peygamber Efendimizin hadis-i şerifini doğrudan duymuş olan Abdullâh ibnu Uneys'in ağzından bizzat duymak için.
Tabiinin büyüklerinden olan İbn-u Sîrîn der ki: "Muhakkak ki bu ilim Dindir, o halde Dininizi kimden aldığınıza bir bakın." Bunu imam Muslim, "Sahih-i Muslim" adlı kitabının önsözünde rivayet etmiştir.
__________________