Bu blog sitesine yer verilen İslâmî bilgilerden, maalesef yanlış olarak bilgilenmiş insanların doğru bir şekilde bilgilenmeleri ve belirli bir zaman öncesinden beri ortaya çıkmış yanlış fikirlerin revaç bulmalarını sağlamak isteyen insanlara karşı Ehl-i Sünnet kaynakları doğrultusunda deliller sunularak reddiyede bulunmak suretiyle İslâmî hakikatlerin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Allâh rısazı için gayret bizden, hidayet ise Yüce Allâh'tandır.

17 Temmuz 2008 Perşembe

Dini Bilgilerin usulünce nasıl öğrenilmesi gerektiğine dair

Bir hadis-i şerifte mealen şöyle geçmektedir: "Kendi kadrini bilip de o ölçüde duraklayan (o ölçüyü aşmayan) adama Allâh rahmet eylesin."

Allâh bizleri bu hadis-i şerife göre amel edenlerden eylesin.

Bu hadisten anlaşılır ki örneğin kişi ilimdeki seviyesinin ne olduğunu bilip de ona göre davranırsa yani fetva vermeye ehil olmadığı halde fetva vermekten kaçınırsa ve ilim ehlinin ağzından duymadığı hususları bilmediği için, söylemekten kaçınırsa bu davranışıyla Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) dua etmiş olduğu kişiler arasında yer alır.

Birilerinden ilim alınacaksa gerçek alimlerden veya gerçek alimlerden öğrenmiş insanlardan alınmalıdır. Bir hadis-i şerifte mealen geçer ki: "Alimler Peygamberlerin mirasçılarıdır."
Yani Peygamberler miras olarak ilmi geride bırakmışlardır, başka şeyi (mal-mülkü) değil. İlim hususunda ise alimler büyük pay sahibidirler.

Ünlü olan hadis hafızı Hatîb el-Bağdadî der ki: "İlim ancak alimlerin ağızlarından alınır."

Alimlerden ilim almaya önem göstermeyip de kitapları kendi başına mütalaa etmekle (dikkatlice okumakla) uğraşan kişi, yanlış bir gidişattan gitmektedir. İlim öğrenmenin üslubu bu değildir. İlim öğrenmenin sağlam olan yolu, ilmi ehlinden almakladır. İlim, hocanın kitaptan okumasını dinleyerek veya hocanın huzurunda oturup kitabı bizzat ona okuyup ondan gerekli açıklamaları almakla öğrenilir. Sahabe zamanından bu yana kadar ilmi uslünce öğrenenler, böyle öğrenmişlerdir.

İlmi kitaplardan almak konusunda bazı alimlerin açıklamalarına gelince, hanefilerden olan şeyh AbdulĞaniyy en-Nablusi der ki: "Sanma ki kitaplarla (hocanın huzurunda oturmadan kendi başına kitapları okuyarak) bizim gibi olursun, tavuğun kanadı vardır ama uçmaz."

Ünlü müfessir Ebu Hayyân el-Endelusî der ki: "Toy olan kişi sanar ki kitaplar doğru yola iletir, oysaki haberi yok ki kitaplarda öyle derin şeyler var ki anlayışı olan kişinin aklını hayrette bırakır. Eğer ilmi hocasız alırsan, doğru olan yoldan saparsın."

Bir başka alim de der ki: "İlmi kitaplardan alanın misali, geceleyin odun toplayana benzer. Böylesi bilemez ki eline odun mu yoksa yılan mı aldı."

Hadis hafızı Hatîb el-Bağdâdî der ki: "İlmi alimlerin ağızlarından almayan kimse fakih (fıkıh alimi) olarak adlandırılamaz, hadisi muhaddislerden almayan kimse muhaddis (Hadis alimi) olarak adlandırılamaz ve Kur'an'ı okuyucudan almayan kişi de (Kur'an'ı okumayı bilen hocadan almayıp da onu kendi kendine okuyan kişi) kâri (okuyucu) olarak adlandırılamaz."

Dünyevi ilimlere gelince öyle insanlar vardır ki doktor olmak veya mühendis olmak için, işi iyi bilen ihtisas sahibi insanlardan ders almak için yurt dışına bile giderler. Din ilimine gelince ona bu kadar önem göstermezler. Oysaki Din ilmine verilmesi gereken önem önceliklidir, ilk sırada gelir. Çünkü cennete girmek için inancın sağlam olması gerekir. İnancı bozulup da bu halde ölen kimse, İslâm dairesinden çıkmış halde öldüğü için cennete kesinlikle giremez. İnancın bozulmaması için (Dinden çıkmamak için) akait (inancın temelleri) ile alakalı hususları ve üç kısım olmak üzere Dinden çıkaran küfürlerden sakınmak lazımdır. İnançla alakalı küfürlerden, fiil (eylem) ile alakalı küfürlerden ve sözler ile alakalı küfürlerden olmak üzere küfrün bütün çeşitlerinden sakınmak lazımdır. Kişi ilmi, ilim ehlinden öğrenmezse bu tür küfürleri nereden bilsin?

Alim olan sahabilerden birisinin ilme verdiği önem hakkında bir misal vermek isterim ki onu örnek alalım. Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî (radıyallâhu anhu) birinden bir hadis-i şerif duymuştu. Ancak ona bu hadisi duyuran kişi, Peygamber Efendimizden (sallallâhu aleyhi ve sellem) doğrudan duyan kişi değildi, Peygamber Efendimizden duymuş kişiden duyan başka bir kişiydi. Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî ise emin olmak için o hadis-i şerifi Peygamber Efendimizden doğrudan bizzat duymuş olan Abdullâh ibnu Uneys adlı sahabinin bulunduğu şehre gitmeye karar verdi.
Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî o sıra Medine-i Münevverede idi, Abdullâh ibnu Uneys ise Mısırda ikamet ediyordu. Cabir ibnu Abdullâh el-Ensârî Medineden kalkıp Mısıra doğru yola koyuldu ve oraya varıncaya kadar bir ay sürdü, yani bir ay boyunca yol kat etti, niçin? İlmi kimden aldığına değer vermesi ve dikkatli olması icabı olarak Peygamber Efendimizin hadis-i şerifini doğrudan duymuş olan Abdullâh ibnu Uneys'in ağzından bizzat duymak için.

Tabiinin büyüklerinden olan İbn-u Sîrîn der ki: "Muhakkak ki bu ilim Dindir, o halde Dininizi kimden aldığınıza bir bakın." Bunu imam Muslim, "Sahih-i Muslim" adlı kitabının önsözünde rivayet etmiştir.
__________________

Hiç yorum yok:

Burada Yayınlanan Bilgilerin Paylaşımı Hakkında

Burada paylaşılan bilgilerin, alıntılanarak başka bir sitede yayınlaması için izin almak gerekmez. Başka insanların yazmış olduğu faydalı bilgileri paylaşmak için Dini açıdan izin almak şart değildir. Önceki zamanda gelmiş alimler, kendi elleriyle kitap telif ederek emekleri daha çok geçtiği halde kitaplarının çoğaltılması hususunda bunun izinsiz olarak yapılamıyacağına dair bir hüküm vermemişlerdir. Çünkü bu İslâm Dinine göre caiz olan bir durumdur. Yani bir kitabın yazarından izin almaksızın o kitabı çoğaltan bir insan mahsurlu olan bir duruma düşmemiştir. Din adına aksini iddia edenler Dine aykırı bir söz söylemiş olurlar.

Ancak kişinin, başkalarına ait olan araştırmalarını kendine aitmiş gibi bir izlenim bırakması da uygun bir davranış değildir. Sözün kısası, başkalarının da faydalanması için alıntılanacak yazının kaynağı belirtilirse uygun olur. Böylece okuyucular diğer yazılardan da faydalanabilirler.

İletişim

Tekliflerinizi ve yazılmış hatalar varsa bu hususlarda ikazlarınızı şurayı: Profilimin tamamını görüntüle tıklayarak ilgili sayfada görüntülenen iletişim kısmındaki email adresi aracılığıyla iletebilirsiniz.

Hakkımda

İlimsizce fetva verenlerin ve kafa karıştırcı bilgileri etrafa yaymaya çalışan birçok insanın önceki zamanlara nazaran oranla daha çok türediği bu zamanda Ehl-i Sünnet'in gerek arapça gerekse türkçe dilinde yazılmış olan kaynak eserlerinden yararlanmak suretiyle İslâmi hakikatlerin ortaya çıkması için müslümanların hizmetine yaptığım araştırmaları paylaşmak isterim. Yüce Allâh'tan niyetimi Kendisi için hâlis kılmasını, riyâkar olmaktan korumasını ve hâlis bir niyet üzerinde kalmamı nasip etmesini dilerim.