Vehhabililği kuran Muhammed bin AbdulVehhâb’ın nasıl birisi olduğunu bir de hemşehrisi olan hicri 1295 yılında vefat etmiş Mekke-i Mükerreme müftüsü İbni Humeyd en-Necdî el-Hanbelî’den öğrenelim ki o erkek ve kadın olmak üzere alim olan hanbelileri kitabında serd etmiştir ve dikkate değer önemli tespitlerde bulunmuştur. Böylece Muhammed bin Abdulvehhab’ı savunup da onun aleyhinde söylenen sözlerin iftira olduğunu iddia edenlerin yalan söyledikleri net bir şekilde belli olur.
İbni Humeyd en-Necdî “Essuhubu’l-Vabile alâ darâihi’l hanabile” isimli kitabının (Mektebu’l-İmam Ahmed yayınevinin 1989 tarihli baskısı itibariyle) 275-276. sayfalarında önemli bilgilere yer vererek Muhammed bin AbdulVehhâb’ın babası olan Abdulvehhab hakkında övücü ifadelerde bulunuyor. Fakat onun oğlu (Muhammed bin AbdulVehhâb) hakkında bilgi vermeye geçerken onunla babası arasında bir ayrılık olduğundan bahs ediyor ve Muhammed bin AbdulVehhâb’ın davetinin şerrinin dört bir yana yayıldığını ve bu davetinin, babasının ölümünden sonra ortaya çıktığına dikkat çekiyor.
Mekke-i Mükerreme müftüsü İbni Humeyd bu konuya değinerek şöyle diyor:
“Kendisiyle karşılaştığım bazıları bana haber verdi ki ilim ehlinden bazıları, şeyh AbdulVehhâb ile çağdaş olan kimselerden nakletmişlerdir ki şeyh AbdulVehhâb evladı olan Muhammede karşı, geçmişleri ve kaldığı yöndeki insanlar gibi ilim ile meşgul olmaya razı olmadığı için kızgın idi ve onun hakkında feraset yoluyla onda bir durumun meydana geleceğini söylerdi. Dolayısıyla insanlara derdi ki: ‘Sizin Muhammedden göreceğiniz öyle şer olacak ki!’ Allâh da olan şeylerin olacağını takdir etmiştir.
Aynı şekilde onun oğlu olan (AbdulVehhâb’ın oğlu) Süleyman da kardeşi olan şeyh Muhammede daveti hususunda karşı çıkıp ona karşı ayetler ve eserler ile iyi bir reddiyede bulunmuştur. Zira kendisine reddiyede bulununan Muhammed, bu iki kaynak dışında kalanları kabul etmezdi ve kim olursa olsun ne mütekaddim olan (geçmiş klasik olan alim) ne de müteahhir olan (sonraki gelen alim) hiç bir alimin sözüne de aldırmazdı şeyh Takiyyuddin ibni Teymiye ve öğrencisi ibni’l Kayyim el-Cevziyye müstesna. Dolayısıyla bu iksinin sözlerini tevili mümkün olmayan bir nassmışcasına kabul ederek bu ikisin sözleri anlaşılmayacak üzere olsa da onlarla insaların üzerine atılırdı.
Şeyh Süleyman kardeşine karşı olan reddiyesine “Faslu’l-hitâb fir-raddi alâ Muhammed ibni AbdulVehhâb” adını vermiştir. Allâh Süleymanı, onun -yani kardeşi olan Muhammed bin AbdulVehhâb’ın- şerrinden ve tuzağından selamette kılmıştır ortalığı korkutan o korkunç saldırılara rağmen. Öyle ki bir kimse Muhammede karşı tavır alıp reddiyede bulunsaydı ve Muhammedin de onu aşıkar olarak katletmeye gücü yetmeseydi ona suikast yapılması için geceleyin yatağında veya çarşıda öldürecek birilerini gönderirdi kendisine muhalefet edenleri tekfir etmesi ve onların katlini helal kılmasından dolayı.
Ayrıca denildi ki bir beldede bulunan bir deli vardı ve adetindendir ki kendisiyle yüzleşen kimseye silahla da olsa vurar (saldırır). Dolayısıyla Muhammed ona bir kılıcın verilmesini ve kardeşi şeyh Süleymanın yanına Camide yalnızken girmesinin sağlanmasını emretmiştir. Bunun üzerine delinin Camiye girmesi sağlanmıştır. Böylece şeyh Süleyman onu gördüğünde ondan korktu deli ise kılıcı elinden attı ve şöyle söyler oldu: ‘Ey Muhammed korkma sen emniyet altına alınanlardansın.’ Şüphe yoktur ki bu kerametlerdendir. Zikrolunan Süleymanın arkasında da erdemli, takva sahibi ve neciblerden olan zamanında son derece vera sahibi olan öyle ki hakkında asrın en vera sahibi olduğu söylenen AbdulAziz vardı...”
Bu konu hakkında oldukça önemli bilgilerin yer aldığı arapça olarak yazılmış kitabı kendi gözleriyle görüp okumak isteyenler, kitabı tam şekliyle şu linkten indirip yukardaki yazıda belirtilmiş sayfalara bakarak okuyabilirler:
http://www.muslems.net/vb/uploaded/1731_1222915027.rar
Bu blog sitesine yer verilen İslâmî bilgilerden, maalesef yanlış olarak bilgilenmiş insanların doğru bir şekilde bilgilenmeleri ve belirli bir zaman öncesinden beri ortaya çıkmış yanlış fikirlerin revaç bulmalarını sağlamak isteyen insanlara karşı Ehl-i Sünnet kaynakları doğrultusunda deliller sunularak reddiyede bulunmak suretiyle İslâmî hakikatlerin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Allâh rısazı için gayret bizden, hidayet ise Yüce Allâh'tandır.
Blog Arşivi
-
▼
2008
(47)
-
▼
Haziran
(24)
- Halil gönence ait "Günümüz meselelerine fetvalar" ...
- İbni teymiyenin felsefi görüşüne dair
- Peygamberlerin (aleyhimussalâtu vesselâm) masumiye...
- Cariye hadisi hakkında önemli bir açıklama
- Senai Demirciye ait olan "İHLAS"IDIR VARLIĞIN" baş...
- Hilal TV'de çokca görülen ve Akabe Vakfını talimat...
- İbni teymiye, İbni Kayyim el-Cevziyye ve Muhammed ...
- Usul ve Kelam alimlerinin mücessime ile müşebbihe ...
- Tefsir kitabı olarak tanıtılan "Tenviru'l-mikbâs m...
- İzzeddin ibn Abdusselam’a ait olup türkçeye “İslâm...
- Vehhabi zihniyetli yazarlar ile vehhabi kaynaklı k...
- Vehhabilerin tekfirciliği ve dalaletleri ile ilgil...
- Vehhâbilerin vahşeti ve tekfirciliği ile ilgili Tü...
- Mevlid-i Şerîf’in kutlanmasının caiz olduğuna dair...
- Yüce Allâh’ın küfür üzere ölen kimseleri af etmeye...
- Önemli bir uyarı: Bütün müslümanların tüm günahlar...
- Allâh’a mekan tayin eden veya cisim olduğunu söyle...
- Vehhabiler ibni teymiyeyi şeyhulislam adlandırdıkl...
- İbni teymiyenin Allâh'a hareketi isnat etmesi ve a...
- İmam Ebu Hanife'nin sözünün doğru açıklaması
- Müteşabihâtta (müteşabih olan ayet ve hadislerde) ...
- Geçmiş zamanın Mekke-i Mükerreme müftüsü İbni Hume...
- Allâh'ın kesinlikle kainatın içinde veya dışında o...
- Dr. Cevat Akşite karşı önemli bir reddiye
-
▼
Haziran
(24)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Burada Yayınlanan Bilgilerin Paylaşımı Hakkında
Burada paylaşılan bilgilerin, alıntılanarak başka bir sitede yayınlaması için izin almak gerekmez. Başka insanların yazmış olduğu faydalı bilgileri paylaşmak için Dini açıdan izin almak şart değildir. Önceki zamanda gelmiş alimler, kendi elleriyle kitap telif ederek emekleri daha çok geçtiği halde kitaplarının çoğaltılması hususunda bunun izinsiz olarak yapılamıyacağına dair bir hüküm vermemişlerdir. Çünkü bu İslâm Dinine göre caiz olan bir durumdur. Yani bir kitabın yazarından izin almaksızın o kitabı çoğaltan bir insan mahsurlu olan bir duruma düşmemiştir. Din adına aksini iddia edenler Dine aykırı bir söz söylemiş olurlar.
Ancak kişinin, başkalarına ait olan araştırmalarını kendine aitmiş gibi bir izlenim bırakması da uygun bir davranış değildir. Sözün kısası, başkalarının da faydalanması için alıntılanacak yazının kaynağı belirtilirse uygun olur. Böylece okuyucular diğer yazılardan da faydalanabilirler.
Ancak kişinin, başkalarına ait olan araştırmalarını kendine aitmiş gibi bir izlenim bırakması da uygun bir davranış değildir. Sözün kısası, başkalarının da faydalanması için alıntılanacak yazının kaynağı belirtilirse uygun olur. Böylece okuyucular diğer yazılardan da faydalanabilirler.
İletişim
Tekliflerinizi ve yazılmış hatalar varsa bu hususlarda ikazlarınızı şurayı: Profilimin tamamını görüntüle tıklayarak ilgili sayfada görüntülenen iletişim kısmındaki email adresi aracılığıyla iletebilirsiniz.
Hakkımda
- Nasûh Araştırmacı
- İlimsizce fetva verenlerin ve kafa karıştırcı bilgileri etrafa yaymaya çalışan birçok insanın önceki zamanlara nazaran oranla daha çok türediği bu zamanda Ehl-i Sünnet'in gerek arapça gerekse türkçe dilinde yazılmış olan kaynak eserlerinden yararlanmak suretiyle İslâmi hakikatlerin ortaya çıkması için müslümanların hizmetine yaptığım araştırmaları paylaşmak isterim. Yüce Allâh'tan niyetimi Kendisi için hâlis kılmasını, riyâkar olmaktan korumasını ve hâlis bir niyet üzerinde kalmamı nasip etmesini dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder